bir gün bırakıp da kenti konağı
kucaklar özlemle
doğayı insan
yeniden varolup
tazelenirken
bulur yitirdiği
sılayı insan
ne kentin kahreden
kirli havası
ne dostun sancısı
ne dil yarası
yeşilin o büyülü rüyası
bulur yitirdiği
sılayı insan..
Seni savaşlarda yitirdi insanlık
bebelerin gülücüklerinde kaldın
kazandı öfkenin dostu vahşet
kuruldu şeytani krallık
artık ölümünü seyret
sevgili masumiyet
seni esir pazarlarında
silah tüccarlarına sattılar
bumeranga dönüştü nefret
genç yüzlerde postallı ayaklar
cehenneme döndü topraklar
ölüm makineleri çocuklar
seni beş kuruşa sattılar
ve uyuduk biz insanlar
AFFET
ses / indi uçurum rengi
yaprak sırtı gibi keskin
yaş / l /anmıştı sesim
ince ve kırılgan
bir söze
giydim yüzümü
bir kanat gökyüzü
gergin kapıdan
üzgündü pencere
serindi yüreğim
kızgın ayaklarımdan
arındım ıslak dilinden yağmurun ,
şimdi !.. güneş olacağım yüzüme
eşiğimde gül renkli sabah
ezberimde hayat…
Sen ne çok şiir bıraktın içime
derme çatma bir masada
parmak ucumda
ıslak bir mayıs eşiğinde
üç vakit topladım aklımı
usulca baktım düne
dinledim ölü zamanı
sivri bir kalemle
sildim satır aralarını
başak tutmuştu ekinler
güneş yan yatmıştı üstüne
yol bilmez halini alıp gitmiştin
sen ne çok rüzgar bıraktın içime
anarşist bir şiiri sorgularken
doğuyu seyrederken gölgem
batıda kümelendin
en dokunulmaz andı…
aklıma geliverdin.
kaç zaman düştüm
ardına düşlerimin
öyle savunmasız
göçebe, ürkek
ya kırılgandı yürek
ya incinmişti sevmek
güneşe doğarken
yağmurda üşümek
tutunduğum daldan
çekti gitti hayat
bir sis içimden geçti
tam unuttum
yalnızlığa alıştım
…bitti... derken
bahara çiçeklendim
sesini canım çekti.
yenik düşmeseydik
zamana
bilmezdik takvimleri
siler dakikaları, saatleri
hoş görürdük beklemeleri
giden yılları affederdik
yasını duymazdık ölümlerin...
çocuk kalırdık,
zamansızlık içinde
mevsimleri fark etmeden
büyümek istemezdik belki de
yaşlı dünya
bırakmazdı elimizi
sevgisizlikten, üşümezdik
sızlıyor
içimde haşarı çocuk
vurulan düşlerim mi ne
binlerce yaşında
içimdeki asi renk
alnımda dilsiz bir çizgi
kahreden ölümcül boşluk
büyüyor zehir zemberek...
Özgürlük sınırlar
koymaktır bazen
sınırları kaldırmak
yeterince
solumak payına düşen
mutluluğu
ayağa kalkabilmek
düşünce
kucaklamaktır sevgileri
seçme şansını kullanmak
biteviye
bir insanlık hakkını
tutmak elinde
bırakmak sınırların olduğu yerde
dostça kardeşçe yaşamak
paylaşımı dengelemek
hakkın hukuk un olmadığı yerde
savaşmaktır özgürlük.
sisli İstanbul gibiyim
gece düştü ışıklarıma
ölü harflerimi gömdüm
ölümsüz harflerinin yanına
sildim sevda sözcüklerini
gök / yüzünden
ışık hızı geçti zaman
sevda evimden
tenimi okşayan
gün ışığı eğildi
serindi ölüm belki de
son dileğimdi
başım ince duvarında
sevdanın
uzansın kalsın
tüm vedalar silinsin
dilimden zaman
bir çiy damlası çaldım
dudaklarından
bırak tuzlansın..