bir kaya gibi sessiz kalırsam
y
ü
r
e
ğ
i
m
savaşmaktan vazgeçti
demek ki
uyandır ateş böceklerini
yıldızları gizliyor bulutlar
b
e
l
l
e
ğ
i
m
ayrılığı sorguluyor
bu zifiri geceden çek al beni…
bir ağaç gölgesiyle
konuşurken duydum
köklerini sevecek bir kadın arıyordu
alaycı zaman kadının saçlarını tarıyordu
suskunluğa ayaklanıyorum
yasaklara gebeyim
haydi uslandır, sorgula tenimi
yalnızlık geceyi gözlerime serdi
indir peçemi
gel! kalabalığım ol
çöz dilimi…
Ah!...ne boş sinsi kelimeler lanet duvarlar
içlenmiş bir çocuk var dilimde
hedef almış kuş uykusu gözlerimi
özgürlük belirsiz liman
zaman dar
demir alamam
kaptan söyler misin
hangi yöne gider bu gemi
dalga boyu nadasa mı kaldı umutlar
içim yağmur loş odalar boş
belki ana dilini öğretir
bana o yeni ülke
serilir dağlara
özgürlüğüm
ıssız tepelere
şiirler söylerim pembe buluta
gök gürler sessizlik biter
gözü pek bir martı
çeker burnunu
bilmediğim hayatı
anlatır bana
kaç sevgi doğar
bir sözden kim bilir
ışık alır yüzümü şaşırır...
cebimde solmuş eski bir fotoğraf
belki delice aramak
ve korkmak hayattan
düne yalnızlaşmak
Tanrım
ben hangi geçmişin sesiydim
sırrın ötesinde
sarı bir güz aradım
rüzgarın her nefesinde
peşimde kanatlanmış
vahşi bir yılkı atı
düştüm de bitmedi
tenimde saltanatı
yanıtsız bin soru kaldı
zaman
sadece zaman
sana dönmezsem anladım asla bulamam
asla bulamam.
çinde hapsolup
kaldığım zaman
çaresiz sürükler
dursam duramam
tutsağı bir cismin
yıllardır her an
bin yanıt bulunur
kader sayamam
gönlüm sevgilerin
yükünü ister
özüm yücelerin
sırrını bekler
beni esir alan
ölümsüz düşler
gerçek mi değil mi
arar bulamam.
birden düşüyor yüzüm
yenilgiye durmuş ölüm hali
dökülüyor kalıntılar
sonunda zamana kırılıyorum
bildiğim öğütleri unutuyorum
hangi rüzgara versem kendimi
ıslak kokusu toprağın
ölümü anımsatıyor
bir ateş böceğine
fısıldıyorum
düşlediklerimi
işte !...mayısın
cömert yüzü
dolunayı sabaha
uğurladığım gökyüzü
sevinç yorgunu kollarım
uzansam güneşe dokunacağım
eylül demleniyor başımda
alıyor sancılarımı yıl izi
sabır diyorlar adına...
Hiç kimse tutsak edemez onu
ne başlamak yeniden
ne engellemek sonu
saçlarımız ak onun oyunu
yüzlerdeki çizgilerden odur sorumlu
bütün gidişlerin en son nefesi
tohumun umudun tek beklentisi
çürütüp yokeder yaşarken sizi
değişmez hükmüdür
evrenin zaman.
yağmurda nar ağaçları ağlıyor
ince ellerimde tutkunun
ağır halkası var
yorgunum
ellerimde sıcaklığı
gözlerimde yar
biliyorum
sağanak gelecek
ilk su gölünü
bırakacak gözlerime
dökmeden kurak toprağıma
varabilsem
ölesiye özledim sevdiklerimi
ah!...görebilsem
ıslak taşlarına kordonun
ela gözlerini çizdim
en güzelini evrenin
İnce ellerimde
tutkunun
ağır halkası var
yalnızım...
Her adım
umutla sevgiyle yüklü
sıladan sılaya
uzanır yollar
eş olur insana
o tek gönüllü
gönülden gönüle
uzanır yollar
razıysan tozuna
engellerine
zorlu adımlara
direnmelere
sevgiyle çoğalan alınterine
götürür bir ömrü hedefe yollar.
Düşmesin hiç gölge
hep gülsün yüzün
düşmanın olmasın
ayrılık hüzün
baharla bezensin
kışın ve güzün
mutluluk baştacın
olsun isterim
sevgiler kök salsın
gönlüne gün gün
hayatın yol alsın
olmasın düğüm
hep aydınlık olsun
gecen ve günün
mutluluk gönlüne eş
olsun isterim.
Günleri tekdüze
yalnızlar için
en gizli sığınak
en kuytu körfez
bekler zaman
süzgecinde
...güzelleşerek
bir düş gibi
yinelenir anılar
ne kaybolan
...sevgililer ihtiyar
ne uzaklar engel
ne ayrılıklar
her vurgun gidişe
bir sayfa açar
gizli bahçesinde
suskun anılar..