Ah!…ne boş sinsi kelimeler
lanet duvarlar
içilmiş bir dünya var dilimde
hedef almış kuş uykusu gözlerimi
özgürlük belirsiz bir liman
zaman dardemir alamam
kaptan söyler misin
hangi yöne gider bu gemi
dalga boyu nadasa mı kaldı umudum
içim yağmur, düğüm , loş odalar boş
belki ana dilini öğretir bana o yeni ülke
serilir dağlara özgürlüğüm
ıssız tepelere
şiirler söylerim, pembe buluta
gök gürler, ikiye bölünür sesim
gözü pek bir martı çeker burnumu
bilmediğim hayatı anlatır bana
kaç sevgi doğar bir sözden kim bilir
ışık alır yüzümü şaşırır tenim
kaç yıllı yoldan
döner de yorulmaz kalbim
‘’burnumda ninemin
tarçınlı kurabiye kokusu’’
çıplağım üstelik bir o kadar sevgisiz aç
sever , sarmalar giydirir içimi
cömerttir elleri yağmur gibi
bu yüzden düş kurarım düş
geç kalmış bir bulutun gözüne
koynumda sevdiklerimin kokusu
çözülür donan nehirlerim
yürür yitirdiğim su
haydi kaptan kalk !…
bak…fırtına çıkacak
tam ısınırım zaman soğur
biter kuş uykusu
sonsuzluk bensiz yürür
hiç ölmeyecek yanım akar durur…