Kalbimi her bağışladığımda
dört mevsimi adadım
kaç denizde
sakin bir liman aradım
sana bebek…sana en masum
yüzümü sakladım
kalbini düşlerime ört anne
benim mi şu yosun tutmuş yürek
nerede unuttum en son sevinci
niçin hep suskun
ve kadermiş beklemek
hangi gölge inse kanatlarıma
öyle imkansızmış özgürlüğe gitmek
hani ölmezdi tenime sardığın sevgi
kaç ağustos yaktı gözlerimi
düşlerim yalancı zamana kandı
al ellerimi hayatı unutayım
kalbini gözlerime ört anne
çocukluğumda saklı kalayım.
Kordonda bir akşamüstü
üç gül sıkacağım şakaklarıma
senin için…
nilüferler açacak üstüne sisin
burun kanatlarında
acı biber kokusu
ve ölümün tortusu
bir damla sevda için
dilinden harflerim dökülecek
sol yanına yaslı
soluksuz titrek sesin
kim öpecek gözlerimi
saçlarım yosun, ellerim Ege
adım kavuşmak olsun...
Ah! ... isterdim
ölüm okşasın saçlarımı da
öldü demesin kimse
ağlamasın ardımdan
ak giysiler içinde
eşsiz bir düğün
omuzlarımda gökyüzü
yıldız tozu hüzün
aslı bilmek adına
sırra döküldüğüm
hasretim, özgürlüğüm
en güzel gününde
gitmeliyim .......eylülün.
Buram buram
sevda kokan
şiirlerdesin şimdi
bu kez kollarını özlediğim
o büyük kenttesin
her esişinde
büyülü kokular eker
rüzgarları mutluluk taşır
sen simdi asla erişemiyeceğim
mutlu kenttesin
İstanbuldasın.
Kültür Yayıncılık_Şiirlerden Demetler.
Sus / ma
çılgın şeyler söyle
kulaklarıma
tutulmuş güne
sabah, tan
Ben tutunmadan...
kaç necef taşı yüreğine
Kaç pervane kanatlarına
kül yangın gözlerine
çıplak duygulardan...
bana gökçe masallar söyle
anlamlamalıyım
dokun /düşüncelerime delice
al aklımı başımdan
gizli geçitte salkım gece...
sırtımdaki evi
yakmalıyım
tenim dağılmalı arından
ardıma düşmeli mutlak zaman
adın yazılmalı fırtınalara
doğmamış yüzüm
gözleri boran
''Öp ağzımdan güneşi
toprak kadar yediveren
oğul, oğul...
kutsal bir bedende sır gibi
dalga boyu nadasa kalmak
ana rahminden açılmakgün ışığına
can kırmızı /ak zambak çoğalmak
bir akasya gölgesinde
derin bir soluk hayatı paylaşmak
sonra özgür uzanmak aya
kırılıp dökülmeden geceye serin
dal verip yükselmek
sakınmak sevgiyi sonsuza dek
yitirmeden olgunlaştırmak
kim taşıyacak tohumları yarına
kim bilir? bir kaktüs iğnesi,coşkulu ırmak
adsız fırtına, Ya eski sebil
hangi zamanın sığ kıyısına
ince dokusu ellerinin
kimlerin dokusuna dökülecek remil
kim saracak yaralarını yaşlı evrenin